Beni kimse anlamıyor dedi.
Kim? diye sordum.
Hiç kimse dedi.
Peki seni hiçbir zaman hiçbir konuda kimse anlamadı. Bana bunu mu söylüyorsun?
Yok canım elbette o kadar da değil dedi. Peki seni kimler hangi konuda anlamıştı?
Annem mesela dedi. Sesimin tınısından ne hissettiğimi ne düşündüğümü anlar.
Başka?
En yakın arkadaşım dedi.
Başka?
Bazen yeni tanıştığım biriyle sanki yıllardır tanışıyormuşçasına sohbet ediyoruz. Ve beni çok iyi anlıyor.
O halde seni kimsenin anlamadığını söyleyemeyiz. Doğru mu?
Evet aslında…
Peki seni kimin, hangi konuda anlamadığını düşünüyorsun.
Sanırım eşimin ve yöneticimin.
Başka?
Bir de bazı iş arkadaşlarımın.
Hangi konuda?
Saymaya başladı. Bu diyalog koçluk seansı yaptığım bir kişiyle doğal olarak gelişen bir konuşma. Kulağınıza nasıl geldi? Resme baktığınızda ne gördünüz? Ya da bu konuşma size nasıl hissettirdi?
Kendimizi bazen kendi algılarımızın ve inançlarımızın sıkıştırdığı daracık bir çerçeveye koymuyor muyuz sizce de? Çok sevdiğim psikolog bir arkadaşım problemler ve zorlu durumlar karşısında kendimize acımayı pek severiz demişti. Ne kadar haklı! Kimse beni anlamıyor ya da sevmiyor kıskacında bilinçaltımız bize sende bir kabahat yok, suç başkalarında der bir nevi. Ne dersiniz? Oysa hayat Newton’un hareket yasalarından biri olan etki-tepki şeklinde vuku bulur. Yaşadığımız herhangi bir olaya verdiğimiz tepki, etrafta yarattığımız etkiyi doğal olarak belirler.
Beni kimse anlamıyor darboğazında hissettiğim bir dönemi hatırlıyorum da nasıl bir girdaptı o. Kendimi yeterince ve etkin bir şekilde ifade etmeyi beceremediğimi kabul etmek ve bu konuda adım atmak yerine etrafımı suçlamayı tercih etmiştim. Ben kendime yabancılaşırken etrafım da benden uzaklaşıyor gibiydi. Bu düşünce ve zihin yapısının aslında bir adı olduğunu ve sebebini de bilmiyordum o dönemde. Yaptığım şey tam anlamıyla bir genelleme, abartma ve felaket haline getirme ve aynı zamanda kişiselleştirmeydi. Bu da adeta yumurta mu tavuktan çıktı, yoksa tavuk mu yumurtadan çıktı gibi bir durum yaratıyordu. İç sesim bana hata sende mi , onlarda mı diye sorup duruyordu.
Kişisel gelişim konusunda okudukça, eğitim aldıkça ve öğrendiklerimi uygulamaya başladıkça şunu fark ettim. Konunun suçla filan ilgisi yok. Çünkü aslında hepimiz ( çoğumuz) o an için bildiğinin en iyisini yapar. Kimsenin beni anlamadığını düşündüğümde bunun aslında bir düşünce sistematiği hatası olduğunu ve kendime doğru sorular sormadığımdan kaynaklanan bir algı filtrem olduğunun farkında değildim. Farkında olmadığım en kritik konu da ; suçluluk duygusunun insanı geriye, sorumluluk duygusunun ileriye taşıdığıydı.
Sözün özü:
- Bugünkü aklımla kimse beni anlamıyor dediğimde kendime doğru sorular sormayı
- Anlamıyor yerine kendimi daha iyi ifade etmek için ne yapabilirim demeyi
- Beni anlamayan kişilerin belki de iletişim kurma biçimlerinin bu olduğunu
- Ya da bildiklerinin en iyisini yaptıklarını kabul etmeyi
Öğrendim.
Karar verdiğim en önemli şeylerden biri ise; herkese kendimi anlatmak zorunda olmadığım oldu.
Yazımı yüce gönül Hz Mevlana’nın sözleriyle bitirmek istiyorum:
“Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.”
Sevgiyle
Başak Tecer
Önerilen Eğitimler: sosyal zeka, iletişim ve ilişki yönetimi, etkin geribildirim verme ve alma, özmotivasyon