Neden herkes yönetici olamaz?
İlk defa yönetici olduğumda yıl 1997 ve ben 26 yaşındaydım. Sabah Dergi Grubu’nun parladığı yıllardı. Ve ben yıldız satışçı olarak hangi dergi bana verilse reklam satış ciro rekorları kırıyordum. Bu başarım, yönetimin de dikkatini çekti ve bana 6 kişilik bir ekibi yönetme fırsatı verildi. Hayatım birden bire değişmişti. Her işi kendi başına yapmaya alışık olan ben; artık ekip arkadaşlarımla bu görev ve sorumlulukları paylaşmak ve onlarla başarmak zorundaydım. İlk günler daha önce elde etmediğim yan hakların keyfiyle geçti. Şirket arabası, yükselen maaş ve hedefi yakalamamız durumunda elde edeceğim toplam kazançtaki artışım.
Fakat bir şeyi atlamıştım. Artık sadece kendi performansımdan değil, tüm ekibin performansından sorumluydum. Yani sorumluluk alanım bir hayli büyümüştü. O yıllarda Sabah Gazetesi oldukça inisiyatif verilen bir yönetim anlayışına sahipti. Yani sorumluluklarımla beraber, inisiyatif alanlarım da genişlemişti. Ama bu, beraberinde karar verme ve problem çözme becerilerimi de geliştirmemi gerekiyordu. Harika bir satışçı olmama rağmen, hayatımda hiçbir yöneticilik eğitimi almamıştım ve işin aslı, ne yapacağımı filan da bilmiyordum.
Doğal olarak genel müdürümüzü rol model aldım. Rahmetli Kemal Bey; babacan otoriter denildiğini sonradan öğrendiğim bir liderlik tarzıyla ekibi yönetiyordu. Ekipte başardığı en önemli şey; güven duygusu ve takım çalışmasıydı. İlişki yönetiminde başarılı, sevecen, eğlenceli biriydi. Buraya kadar çok iyiydi ama aynı zamanda hızla kararlar alıyor ve risk hesapları pek yapmıyordu. Duygusal iniş, çıkışlarıyla ekibi şaşırtıyordu. Ben de aynısını yaptım. Ama bu yaptığımın sebebini o zamanlar bilmiyordum.
29 yaşıma geldiğimde Güney Afrika’da Damat&Tween mağaza müdürüydüm ve beş farklı Afrika ülkesinden on beş kişiyi yönetiyordum.
31 yaşında Mısır’da üç yıldızlı bir otelde müşteri ilişkileri yöneticisiydim ve 30 personelle müşterilere hizmet veriyorduk.
Sabah Grubu’nda genel müdür yardımcısı olduğumda 34 yaşındaydım.
Yöneticilik yolculuğumda; bunun aslında, aynı zamanda farklı güç grupları arasında denge kurmak ve işyerinde politik olmakla da ilgili olabileceğini bana kimse anlatmamıştı. Bu aynı zamanda; kiminle neyi konuşup, neyi konuşmamam gerektiğiyle ilgiliydi. Sadece satış yapmak değil, aynı zamanda kendimin ve ekibimin de kurum içerisinde satışını yapmam gerektiğini zaman içerisinde öğrendim.
Üstelik tüm işleri ben yapmak zorunda değildim, hatta yapmamam ve delege etmem gerekiyordu. İlk zamanlar bu benim için o denli ürkütücüydü ki anlatamam. İçimden sürekli ya onlar yapmazsa, ya benim istediğim gibi yapmazlarsa, ya istenilen kalite olmazsa diye kendimi yiyip bitirdim. Elbette kontrol ve denetlemeyi o kadar abarttım ki; ekibi adeta boğdum. Adım; birden bire zor yöneticiye çıktı ve bayağı uzun bir süre bu imajımı temizlemek için didinip, durdum.
Tüm bu dönemde yaptığım iyi şeyler de oldu elbette. Ekipte başarı duygusunu tetikledim, onlara kendi bildiklerimi ve deneyimimi aktardım ve akılcı bir vizyon verdim. Her biriyle arkadaşça ve sevecen ilişkiler geliştirdim. Her şeyden önce onlara güvendim ve onlar da bana.
Velhasıl yöneticiliği düşe kalka öğrendim.
Yıllar içerisinde; farklı ekiplere karşı farklı yönetim tarzları gerektiğini, iyi bir yöneticinin en büyük becerisinin duygusal kontrol olduğunu, herkesin farklı şekilde motive olduğunu fark ettim.
Kim yönetici olabilir, kim olamaz? Ya da neden herkes yönetici olamaz?
Nacizane deneyimle ve eğitmen birikimimle birkaç sentezimi sizlerle paylaşmak isterim:
- Biz özneli cümle kurmayı beceremeyenden asla yönetici olmaz.
- İyi yöneticiler, aynı zamanda iyi bir öğrencidirler ve herkesten
her zaman bir şeyler öğrenebileceklerinin son derece farkındadırlar.
- Aslında insanları değil, performansı yönetirsiniz.
- İyi bir takım kurabilmek; hedef tutmaktan çok daha zordur.
- Yöneticilik, takımın ihtiyaç ve duygularına karşı ilgi, bilgi, saygı ve sorumluluk ister.
- Amerikalı, elinde purosu ayaklarını masa üstüne koyan yönetici savsatalarını unutun, ekip kendisiyle yaşayan, onlardan çok çalışan ve onlara el veren kişileri lider olarak görür.
- Neyi yönetiyorsanız o işi mutlaka en iyi bilen siz olmaya çalışın.
- Hayır demeyi bilin ama neden hayır dediğinizi izah edin.
- Dürüst ve açık yürekli olun.
- Ekibinizin her zaman arkasında duracak kadar cesur ve mert olun.
- Lugatınızdan şu kelimeleri hiç eksik etmeyin: teşekkür ederim, özür dilerim, önerin ne?
İyi yöneticiler, ekiplerindeki kişileri geliştirir ve onları ileriye taşırlar. Taşımakla da kalmaz, bununla gurur duyarlar. Eleman ya da personelim demezler, takım arkadaşım derler. Ve bir gün, her şeye rağmen, kurumda yollar tıkandığında “hadi sen git, ben senin arkandayım” deme cesaretine sahiptirler.
Ekip arkadaşlarında saygıyı korkuyla değil, sevgiyle sağlarlar.
Çünkü iyi yöneticler, takımlarını her şeye rağmen severler.
İşte tam da bu yüzden herkes yönetici olamaz!..
Kim ne derse desin.
Başak Tecer
Sitede Başak Tecer imzasıyla yer alan her türlü makalenin tüm hakları saklıdır. Hiçbir şekilde izinsiz kopyalanamaz, alıntı yapılamaz. Marka patent no: 2014-32347.Aksi bir durumda yasal işlem başlatılmak zorunda kalınacaktır.
Önerilen Eğitimler: Lider yönetici, satış ve performans koçluğu, iletişim ve ilişki yönetimi, ikna mühendisliği, ikna ve liderlik, kurumsal aidiyet yaratma, ik ve stratejik iç iletişim, NLP ile kişisel liderlik