“Başka türlü bir şey benim istediğim,
Ne ağaca benzer, ne de buluta benzer;
Burası gibi değil gideceğim memleket,
Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;
Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız
Rengi başka, tadı başka.”
CAN YÜCEL
İnsan, 60’lı yaşlara geldiğinde kendine ne sorar henüz bilmiyorum. Ancak bu enerjim daim olursa kendime “daha ne yapabilirim? “dermişim gibi geliyor. Ve insanı yok eden şeyin aslında “ benden geçmiş artık” demesi olduğuna yürekten inanırım.
Bu iç konuşmalar arasında mesele bence, kimin seçtiği hayatı yaşadığımız. 10 yıl sonra “kendini nerede görüyorsun ? “ diye sorduğumda insanlara;
“ Bilmem, hiç düşünmedim. Benim elimde mi ki? “ yanıtını aldığım o kadar çok oluyor ki anlatamam.
Belki de Matrix’teki kırmızı elbiseli kadını fark etmeyi bıraktığımızdandır. Yaşamın nedense bir gün bir mucize olup değişeceğini ve her şeyin daha iyi olacağını zannederiz. Olmaz oysa…
Yani biz ipleri ele almadığımız sürece.
İngilizcede çok sevdiğim bir laf var.
Elbette “ Do your best, God do rest”
(elinden gelenin en iyisini yap, Tanrı gerisini halleder)
Ama başkalarının seçtiği hayatı yaşayarak olmadığını da biliyorum. Hatta tasavvuf okumuş biri olarak Tanrı’nın bize ne denli özgür irade verdiğini de…
Bir gün bir kongrede “ Aidiyet” üzerine yaptığım bir konuşmada
“ Hiç para kazanmasınız da bugün yaptığınız işi yapar mıydınız? “ diye sormuştum.
600 kişi içinden bana “ evet, yapardım” cevabı veren bir katılımcının 5 yaşındaki çocuğuydu.
Tüm salon güldü acı bir ironiyle belki de … Bilemem.
Bildiğim birkaç şey var:
Bir hayalinizi anlattığınızda insanlar genellikle size neden yapamayacağınızı anlatıyorlar.
Size kendi korkularını anlatıyorlar çünkü.
O zaman;
“ Benim yeterince korkum var, kendi korkunu da bana yükleme “ derim.
Ya da gülüp geçiyorlar. Çok azı sizi içtenlikle dinliyor.
Ben hayali olan insanları severim. Onları dinlemeyi, katkım olursa destek olmayı.
Hayali olan insanlar bence kendi hayatlarını yaşayanlardır.
Anne, babalarının gerçekleştiremedikleri hayallerle meslek seçenler, eş seçenler, hatta yaşam seçenler var.
Freud’un ego ile ilgili Ata binmiş şövalye metaforunu sanırım bu yüzden çok seviyorum.
Ego, şahlanmış bir at üzerindeki şövalye gibidir. * Şövalye İd ile ( temel ihtiyaçlar ve güdüler) süper ego’nun ( toplumun egosu) arasında atın üstünde kalmaya çalışır.
Ya siz hangi hayatı yaşıyorsunuz?
Başak Tecer
* İD VE SÜPER EGO İÇİN : http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0d,_ego_ve_s%C3%BCperego
Önerilen Eğitimler: NLP ile kişisel liderlik