Şenay Yavuz Görkem- Maltepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Sosyolojide bir yöntem vardır.Boş bir sayfanın bir tarafına
‘Ben’ ve
” Ben değilim” ile başlayan 10 cümle yazılır.
Örneğin; “ben bir kadınım”
veya “ben bir doktorum”
Bu cümlelerde kullandığınız sıfat ya da isimler ve bunları hangi sırayla tanımladığınız kimlik algınıza ilişkin önemli tüyolar verir.
“Ben kadınım” cümlesi sizin kadın kimliğinizin baskın ; “doktorum” tanımı ise mesleki tarafınızın baskın olduğu anlamına gelir.
Sizi bilmem ama benim ilk on sıralamamda ‘Ben yaşam boyu öğrenenim’ cümlesi mutlaka olur.
Eğer sizde bir süreyi yeni bir şeyler öğrenmeden, kendinize bir şeyler katmadan geçirdiğinizi hissettiğinizde mutsuzlaşmaya ve dolayısıyla huysuzlaşmaya başlıyorsanız,
Merak, her zaman hayatınızın bir parçası ise,
Kişisel ve mesleki gelişiminizi tamamlayacak gelişmelerden haberdar olmak,
Kendinizi sürekli ‘güncellemek’ istiyorsanız, siz de bir yaşam boyu öğrenensiniz.
ÖĞRENMEK;AKTİF BİR EYLEMDİR.
“Öğrenen’ terimi kulağınızı eminim tırmalamıştır.
Güzelim ‘öğrenci’ kelimesi varken, ‘öğrenen’ nereden çıktı?” diye düşündürdüysem sebebim şudur:
Düşünülenin aksine öğrenmek aktif bir eylemdir.
Öğretmen, öğretme çabası içindedir,
Evet!
Bu nedenle” öğretmen” kelimesi “öğretmek” fiilinden türemiştir ve aktif, kasıtlı bir çabayı simgeler.
Ancak tecrübeyle sabittir ki; öğrenmek, birebir öğretmen odaklı bir serüven değildir.
Öyle olsa, aynı sınıftaki tüm öğrenciler, aynı seviyede bilgi ve beceri kazanarak sınıflarından ayrılır ve öğretmenin başarısına paralel olarak hayat ‘bayram’ olabilirdi.
Bilgiyle dolu bir sürahiye benzetilen öğretmen, bilgiyi tüm öğrencilerine kardeş payı yapabilir, her bardağa eşit katkı sağlayabilirdi. O nedenle ‘öğrenen’ terimi ‘öğrenci’ ile karşılaştırıldığında öğrenme sürecinde daha aktif bir çabayı ve sorumluluğu ifade edebilmekte daha etkilidir ve dolayısıyla da belki de daha doğrudur. Bu yüzden olsa gerek, Avrupa Birliği Eğitim Programlarında da artık öğrenci değil ‘öğrenen’ terimi kullanılmaktadır.
HAYAT BOYU ÖĞRENEN OLMAK
Hayat boyu öğrenen olmak bana göre bir seçim de değildir, en azından olmamalıdır. Diplomaların, sertifikaların bir süre sonra geçerliliğini kaybettiği iddiaları, düşünüldüğünde, çok da yersiz değildir.
Uzun yıllar önce eğitimini tamamlamış bir birey, kendi alanındaki gelişmeleri takip etmediği takdirde yüksek performans sergileme olasılığını düşürmekte,
Kendisini ‘vasat’ ya da en iyi ihtimalle ‘vasatın biraz üstü’ olmaya mahkûm etmektedir.
Yeni gelişmeleri takip etmeyen bir diş hekiminin, örneğin, tüm potansiyelini gerçekleştirme ihtimali oldukça düşmektedir.
Ne olursa olsun, yeter ki bir diploma sahibi olsun zihniyeti ile üniversitelerden mezun olan bireyler,
İş hayatlarına başladıkları andan itibaren eğitimlerini tamamladıkları inancıyla yollarına devam etmekte,
Birçoğu yeni yaklaşımları, yeni fikirleri takip etmemektedir.
KENDİMİZİ YENİLEMEK
Bilgisayarlarımızda her dakika beliriveren ve ısrarla bir programı güncellememizi salık veren uyarı sistemleri de ne yazık ki; gerçek hayatta bulunmaz. Eğer şanslı azınlıkta değilseniz ve araştıran, düşünen, kendini ‘güncelleyen’ birileri yoksa etrafınızda zamanında öğrendikleriniz öylece kalır, kemikleşir ve siz fark etmeden kesin doğrular haline gelir. Gün gelir, başka türlü düşünme ihtimaline bile tahammülünüz kalmaz.
Kişisel hayatta durum daha vahimdir. Çok az insan kişilerarası iletişim, psikoloji, sosyoloji gibi kişisel ilişkilerimizi birebir etkileyebilecek konular ile ilgili okur, araştırır, kendini bir adım ileri götürme, ilişkilerini daha verimli yönetebilme adına bir çabaya girer. Oysa hayatta başarı tek boyutlu bir olgu değildir. Mesleki başarımız, kişisel hayattaki başarımıza ancak bir katkı sağlayabilir, mesleki başarı, başarımızın sadece bir boyutudur.
Bu yazıyı tanıdığım en iddialı öğrenene gönderme yaparak bitirmek istiyorum. Yıllar önce bir dil kursunda tanıştığım Emekli Emniyet Müdürü Ayhan Bey… Kilosundan dolayı kolçaklı sandalyeye sığamadığı için ona özel sıra taşınırdı sınıfa, o zaman 62 yaşındaydı.
Ben ise yeni mezun bir acemi. Sınıfın en zeki, en zehir öğrencisiydi, beni de çeşitli sorularıyla epey yorardı. Aslında bazen ben de merak ederdim ama, asla soramazdım.
Neyse ki bir gün kendisi anlattı. Herkes ona neden bu kursa zaman ayırdığını sorarmış.
O da “Peki kursa gitmeyip, yabancı dil öğrenmeyip ne yapayım, siz ne önerirsiniz?” diye soruya, soruyla cevap verirmiş. Gazete oku, televizyon izle önerilerine ise cevabı şu olmuş:
“Ben bunları zaten yapıyorum, yeni bir şey öğrenmek zihnimi çalıştırmak bana iyi geliyor.Bana yaşadığımı hissettiriyor!”
Yaşadığını hissetmek!
Sanırım ,bu cümle her şeyi izah ediyor.
Önerilen Eğitimler: özmotivasyon, NLP ile kişisel liderlik