
YA YETENEK DEĞİLSENİZ?
Harvard Business Review
Başak Tecer
Türk iş dünyası, Batı menşeili kavram ve kuramları hızla alıp, içselleştirmeden uygulamayı pek seviyor. Özellikle iş dünyası dergileri tarafından lanse edilen bu kavramlar, hızla kopyalanıp, kurum içindeki insan kaynakları politikalarına yerleştirilmeye başlanıyor. Bence bunlardan biri de yetenek yönetimi. İngilizcede “talent management” olarak geçen kavram, 1997 yılında Mc Kinsey tarafından ortaya koyuldu ve stratejik insan kaynakları planlama konusunda da birçok yöntem içeriyor. Kısaca, kurum içinde yetenekleri tespit ediyor ve onlara özel uyguladığınız bir programla, bu çalışanları daha da geliştiriyorsunuz. Yetenek Havuzu’na koyduğunuz bu kişiler, belli bir süreyi kapsayan eğitimler alıyor, değerlendirme merkezlerinde gelişimleri gözlemleniyor. Terfilerinizde öncelik hakkı elde ediyorlar. Tabi yetenek diye tanımlanmayanlar ise neden seçilmediklerini pek bilmedikleri gibi, doğal olarak kendilerini dışlanmış hissediyorlar.
Danışmanlık yaptığım bir projede Yetenek Yönetimi Havuzu’na alınan bir kişi bana aynen şunu söyledi. Havuza girdik de, iki senedir yüzüp duruyoruz, bir yere vardığımız yok. Bazen de Program’ın tasarımında yapılan hatalar nedeniyle Yetenekler, hayal kırıklığı yaşıyorlar. Kurum içi gelişim programları tasarlayan biri olarak “Yetenek Yönetimi” felsefesine karşıyım. Zira bir kurumun, çalışanların bir kısmını “Yetenek” diye tanımlayıp, yatırımlarını bu kişiler üzerine kurgulamasının ciddi riskleri var.
Öncelikle kime ve neye göre yetenek? Yetenek ne demek? Birileri yetenekliyse, bu durumda diğerleri yeteneksiz mi oluyor? gibi soruları akla getiriyor. İçeride yaşanan bölünme, hayal kırıklığı, motivasyon düşmesi ve/veya ego patlamalarıyla nasıl başa çıkacaksınız?
Üstelik yetenek ve zekânın, kişilerin iş yaşamındaki başarısında çok da hayati önemi olmadığı da ortaya koyuldu. Bu konuyu Eduarda Briceno TED X’deki “zihin ve başarı” isimli konuşmasında çok iyi bir şekilde özetliyor. Standford Üniveristesi Profesörlerinden Carol Dweck’in Doktor Lisa Blackwell ile beraber birkaç yüz 7. sınıf öğrencisiyle beraber yaptıkları bir çalışmada, öğrencilerin zihin yapısını tespit etmeye çalışmışlar. İki yıl süren araştırma, başarıda temelde iki zihin yapısının önemli olduğunu ortaya koymuş. Gelişen zihin yapısına sahip (Growth mindset) yani kendi zekâsını geliştirebileceğini düşünenler, yıl içinde notlarını yükseltebilirken; sabit zihin yapısına sahip öğrenciler, bunu başaramamış. Peki, bu zihin yapıları nasıl düşünüyor?
Sabit zihin yapısına sahip kişiler, problem ve meydan okumaları bir engel olarak görerek uzak durmayı tercih ederken; gelişme yönelik zihinler bunu bir öğrenme fırsatı olarak nitelendiriyor ve üstüne gidiyorlar. Sabit zihinler, yeteneksizim ya da yeterince zeki değilim diyerek çaba göstermeyi gereksiz bulurken, gelişme yönelik zihinler, daha çok çaba göster ve öğren diyorlar kendilerine. Eleştiriyi bir tehdit olarak algılayan sabit zihin, ya kaçma ya da saldırma eğilimi gösterirken gelişime yönelik zihinler, içindeki doğruluk payı ne olabilir diye bakıyorlar. Her şeyden acısı, sabit zihinler için başkalarının başarısı bir tehdit oluştururken, gelişime yönelik zihinler bunu kutlamayı ve model almayı tercih ediyorlar.
Eğer kurum içinde yetenek seçilmediyseniz üzülmeyin. Başarının, yetenek olmak ya da çok zeki olmakla bir ilgisi yok. Yetenekler bizi sınırlamaz. Bizi sınırlayan zihin yapılarımızdır. Ben çöp adam bile çizemem demek yerine, resim yapmayı hiç gerçekten istemedim ve denemedim demek daha doğru. Planlama ve stratejik düşünme becerisinin düşük olduğuna inanan eski bir ekip arkadaşım, bu konuda zihninde yaptığı bir değişimle, hayal ettiği şirket olan Google’da çalışıyor bugün.
Bu denli önemli bir platformda yazar olmamın sebebi, benim müthiş yetenekli olmam değil, bunu yapabileceğime olan inancım ve bunu yazarlık yolunda bir gelişim fırsatı olarak görmemdir. Briceno’nun konuşmasında söylediği gibi hiçbirimiz şu anki yeteneklerimizle sınırlı değiliz. Nöroloji beynin genleşebildiğini gösteriyor. Ve biz, düşünme ve hareket etme kapasitemizi değiştirebiliriz. Birçok başarılı kişi, başkaları tarafından potansiyeli fark edilmemiş veya kabul edilmemiş kişilerdir. Bana inanmıyorsanız Einstein ve Charles Darwin belgesellerini seyrediniz. Başta kimse onlara, onların kendilerine inandığı kadar inanmadı. Defalarca reddedildiler, hatta bazı bilim çevreleri tarafından alay bile edildiler. Yaşadıkları her zorluk onları, istediklerini ortaya koyma konusunda daha da kamçıladı.
Sözün kısası; yeteneksiz değil, yetenek sizsiniz. Gerisi de hikaye…
Önerilen Eğitimler: Kurumsal aidiyet yaratma, oryantasyon Programı dizayn etme, lider yönetici, satış ve performans koçluğu, Biz bir takımız, İk ve stratejik iç iletişim