
Ununuzu Eleyip Eleğinizi Asmadıydıysanız
Emeklilik, çalışanların en büyük hayallerinden biridir. Yanılıyor muyum? Yıllarca iş hayatında delice çalışmış ve yorulmuş bir kişinin en çok ihtiyacı olan şey; artık bir durmak ve dinlenmektir. Bu kişiler, bu saatten sonra da, kendi geçimini sağlamasına yardımcı olacak düzenli bir gelire ihtiyaç duyarlar.
Bu yazıyı yazmama ilham veren şey; yaşları altmış ve üstü olan kişilere karşı toplumun bakış açısı aslında. Trafikte veya yaşamın içerisinde herhangi bir platformda onları gördüğümüzde yavaş, fazla temkinli veya bazı konularda muhafazakâr bulmadığımızı kim söyleyebilir? Oysa yeni emeklilik yasası nedeniyle emeklilik yaşı neredeyse altmış beşi buldu. İş başvurularında ise kırk yaşı bile yaşlı bulan bir ülkede yaşamıyor muyuz? Peki bu durumda bu yeni yasayla bu yaş grubu nasıl iş bulacak ve nasıl emekli olacak? Bana biriniz izah edebilir misiniz?
Öncelikle bence bu, iş dünyasının yaşla gelen tecrübeye göstereceği saygıyla başlamalı. Bu kişileri eski kafalı yerine oldukça tecrübeli diye adlandırmamızla ilgili. Her yaş kesiminde olduğu gibi ileri yaş kesiminde de kendi yaşam tarzına sıkı sıkıya bağlı ve değişimi reddeden kişiler var. Yanılıyor muyum? Ancak bu kişilerin de söylem ve düşüncelerinde müthiş bilgelikler olduğuna inanıyorum. Mesela bir danışmanlık projesi için görüştüğüm bir gemicilik şirketinin sahibi beyefendi bana toplantıda döndü ve aynen şunu söyledi: “Sevgili Başak Hanım, hiyerarşi hayatın ta kendisidir. Siz kabul etseniz de etmeseniz de…” Bu cümleyi günlerce düşündükten sonra hayata dair ne denli doğruluk payı olduğunu anladım. Ununu elemek bence büyük laf. Zira iş ya da özel hayat kevgirinden tecrübelerini geçiren kişiler, şirketlerin yönetim kurulunda mutlaka bulunmalı. Dünyada hâlâ aile şirketi olarak kalan ve başarı hikâyeleri yazan kurumların sırrı da bu. ‘’Aile şirketleri nasıl kurumsallaşır’’ tarzındaki eğitim ve danışmanlık işlerine de pek gülerim. Bu bana her zaman başkasının aklıyla üstümüze elbise dikmek gibi gelir. Zira bazı kurumları güçlü kılan aslında babalarından gelen öğretilerdir. Onların değerleri ve tecrübeleri üzerine kurulan ve devam eden kurumlar bazen kurumsallaşma adına değerlerine ‘’yabancılaşan’’ şirketlerden çok daha uzun yıllar ayakta kalırlar.
Yaklaşık on beş yıl çalıştığım süre boyunca Sabah Gazetesi’nde bizim bazı ağabeylerimizin ve ablalarımızın neden var olduğunu yıllar sonra daha iyi anladım. Onlar istedikleri zaman işe gelirler ve ihtiyaç duyduğumuzda kurdukları bir cümle ile bize bambaşka ve sıra dışı bir yol haritası sunarlardı. Onlar basında duayenlerdi. Birçok kriz ve değişim görmüşlerdi. Patronlarımız kritik ve stratejik bir durum söz konusu olduğunda onları üst yönetim toplantısına çağırır ve onlardan akıl alırdı.
Bugün eğer bir şirket yönetiyorsanız, bence mutlaka ve mutlaka yaşı ileri, tecrübeli ve bilge kişilere yönetimde yer verin. Mesele bu kişilerin yeterince iyi bilgisayar kullanmaları falan değil. Ayrıca ne iş yaparsanız yapın, yaşı daha olgun kişiler iş yaşamının her safhasında işe farklı bakış açısı getirecekler. Emin olun. Kaldı ki emeklilik sistemi, siz işverenlerin çalışanlarınızı uzunca yıllar istihdam etmek zorunda olduğunuzu satır aralarında zaten söylemiyor mu?
‘’Y Jenerasyonu Ne İster’’ tartışmalarının arasında yeni bir cümle kuruyorum. Adı ne olursa olsun, yaşları altmış ve üstünde olan, son derece tecrübeli ve bilgili ya da enerjisi yerinde bir kesim var. Bu kesimi iş dünyasında nasıl görebiliriz diye düşünmeye başlayın lütfen sevgili patronlar. Zira bu saatten sonra herkes emekli olmak için bu yaşa kadar çalışmak zorunda.
Ununuzu elemiş ama eleğinizi henüz asmadıysanız size de birkaç cümlem var:
Lütfen iş hayatında var olmaktan vazgeçmeyin. Önemli olan bir yerde maaşlı çalışmakla ilgili değil – ki siz onu yıllarca yaptınız zaten – çiçek yetiştirmeniz veya torun bakmanızın dışında iş hayatıyla ilgili kıymetli konularda da sizin görüş ve deneyimlerinize ihtiyacımız var. Bizi bu konuda zorlayın. ‘’Ben de varım hayata!‘’ deyin.
Sözlerimi yıllar önce dünyanın en büyük insan kaynakları konferansı olan CPID’de katıldığım bir seminerde dinleme fırsatı bulduğum ve dünyanın en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilen hocamız Charles Handy’nin ağzından duyduğum cümlelerle bitireceğim. Dinlediğimde 76 yaşındaydı ve O’nu dinlemek için dünyanın 74 ülkesinden gelen 7000 kişi oradaydı.
Hintli bir iş adamı ona aynen şunu sordu: “Sayın Handy, bugünkü aklınızla neyi farklı yapardınız?”
Yüzüne küçük bir gülümseme yayıldı ve büyük bir sükûnetle benim ayaklarımı yerden kesen aynen şu cevabı verdi: “ Kırk beş yılımı ‘’Ben kim olmalıyım?” sorusunun cevabını arayarak geçirdim. ‘’Ben kimim?’’ sorusunu daha erken sorardım.”
Şimdi size soruyorum. Hangi enerji ve yaş sizi buraya getirir?
İşte tam da bu yüzden; ununuzu elemiş ama eleğinizi henüz asmadıysanız, sizlere iş dünyasında ve yaşamda çok ihtiyaç var.Bizlerin de bu deneyimi duymaya ve cebimize koymaya.
Bu da ancak sizlerin deneyimlerini, bizlerin heyecanlarıyla birleştirme kabiliyetimizde saklı.
Yanılıyor muyum hocam?
Yazar: Başak Tecer / Harvard Business Review Türkiye
Önerilen Eğitimler: NLP ile kişisel liderlik