Hikâye Anlatan Liderler
Bu başlığı atarken kırk kere düşünmedim desem yalan olur. Zira ‘’bana hikaye anlatma deriz” ya anlatana inanmadığımız durumlarda. Ancak bu yazıdaki niyetim tam tersi. Size liderlikte hikâye anlatmanın gücünden bahsedeceğim.
İngilizcede Story Telling olarak geçen konu, bir süredir ciddi olarak ilgimi çekiyordu ve bu konuda bir gün bir müşterimden masal anlatıcısı Judith Malika Liberman’ın TEDX İstanbul’da yaptığı bir konuşmanın videosunun linki geldi. Adı Kahramanın’ın Yolcuğu . Kendimi pek de harika hissetmediğim bir sabah, kendime gelmemi sağlayan harika hikâye anlattı o tatlı Fransız aksanlı Türkçesiyle. Yaklaşık 18 dakika süren bu konuşması beni aldı, bambaşka yerlere götürdü. Bana göre “hayata bakmayı bırak, onu hisset” diyordu. Siz ne çıkarırsınız bu hikâyeden bilemem. Hikâyeleri özel kılan da bu zaten.
Hayal gücünüzü harekete geçiren bir hikâyeyi en son ne zaman dinlediniz ya da anlattınız?
En son ne zaman liderinizden gerçek bir hikâye duydunuz kendisiyle ilgili? Hani rakamlarla değil de yaşadıklarıyla sizi ikna eden, düşündüren ve aklınıza kazınan. Başarı öyküsü falan olması da gerekmez üstelik. Kalbe dokunan, hayal ettiren ve düşündüren bir hikâyeden bahsediyorum. Yahut siz en son ne zaman anlattınız ekibinize? “Nasıl konuşalım ki dinlesinler” ’in de en büyük yanıtlarından biridir bu. Mesele konuşmak değil, anlatacak hikâyeniz ve bu hikâyeyi yaşatan bir liderlik tarzınız olmasıdır. Bu sene Peryön Kongre’de konuşacak olan Judith’e sordum liderlikle hikâye anlatıcılığı nerede kesişir diye. Judith bakın bana ne dedi:
“Lider, harekete geçiren bir vizyon paylaşır, deneyimleri aktarır, hatırlanacak imgeler iletir. İtaat etme çağı bitti, yeni nesil, anlamadan emir ve kural takip etmek istemez, onun yerine her şeyin sebebini anlamak ister, inisiyatif almak ister. Ama bu tabii ki deneyim ister. Geçmişte yaşanılan başarılar, yapılan hatalar, denenmiş yollar ve yasanmış krizleri anlatarak; bir ekip lideri bu önemli bilgileri yeni nesile samimi, inanılır, hatırlanır bir şekilde aktarır. Hikâye anlatarak; bir lider ekibine otorite ile değil, ilhamla yön verir.”
Hikâye anlatıcılığının sahnede harika becerilere sahip olmanızla falan da ilgisi yoktur aslında. Zira hikâyeniz gerçekse ve sizin için önemli mesajlar içeriyorsa, bedeniniz doğal olarak izleyiciye bu duyguları verir, bana güvenin. Mesele kalplerle iletişim kurmakta ve bir lider olarak güvenilirliğinizi tutkularınızla nasıl harmanladığınızda gizlidir. ‘’Şimdiki aklımla’’ diyebilen liderler, kendi başarısızlık hikâyelerini anlatmaktan çekinmezler. Kendilerini sorgulamayı becerebilen liderlere insanlar daha çok güvenirler çünkü.
Cem Boyner ve Sakıp Sabancı yaşadıklarını hikâyelere dönüştürebilen ve bu hikâyelerle etraflarındakileri etkileyebilen liderlere örnekler bence.
Başarılı hikâye anlatıcıları, hayata dokunabilen insanlardır
Hikâye anlatmak hayatın içinde olmayı, insanlara ve olaylara merak duymayı gerektirir; tasvir becerinizin gelişmesi de tüm sesleri, kokuları ve anları görmek için zaman ayırmayı. Başarılı hikâye anlatıcıları hayatın her karesine odaklanmayı başaranlardan çıkar bence. Yaşama dokunmak emek ister; bir lider için de çalışanlara dokunmayı. Üst düzey yönetici olduğunuz için arabanızı VIP bölümüne park edip, çalışanlarınızdan ayrı bir asansör kullanıp, yemeğinizi odanıza getirtiyor ya da sadece üst düzey yönetimle yemek yiyorsanız hikâyeniz falan olmaz. Çalışanlarınız sizinle karşılaştıklarında içlerini delice bir korku kaplıyorsa da.
Hikâye anlatıcılığı bir lider için “ ben de sizden biriyim ve sizin geçtiğiniz yollardan geçtim” deme konusundaki en büyük fırsatlardan biridir. Fakat aynı zamanda bir lider olarak güvenirliliğiniz yoksa, sizi kolayca kurumun diline de düşürebilir. Şirket içerisinde çalışanlarınızı hırpaladığınız bir sistem kurup sonra nasıl başardım hikâyenizi TV’de anlatmaya da kalkmayın sakın. Medyadan gelen deneyimli biri olarak “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” durumuna düşerseniz ki; bu konuda birçok patron tanıyorum. İnsan beyni sahtelikle içtenliği ayırt edebilecek kadar zeki ve donanımlı yaratılmıştır.İşte tam da bu nedenle bana hikâye anlatma dedirtecek one man show’larla (tek kişilik gösteri) hikâye anlatıcılığı arasında büyük fark vardır; çünkü hikâyesi olan liderler:
- Dürüst, samimi ve içten kişilerdir.
- Damdan konar gibi bir yere gelmemişlerdir ve tırnaklarında ‘’toprak’’ vardır.
- İşlerini akıl alıcı bir tutkuyla ve sevgiyle yapar ve bunu da etraflarına yansıtırlar.
- İyi koku alacak kadar yaşamın içinde, iyi bir gözlemci olacak kadar da dışındadırlar.
- ‘’Yapamadım’’, ‘’başaramadım’’ demeyi bilirler.
- Şimdiki aklım olsaydı ile başlayan cümleleri düşünür, hayata geçirirler yeni yeni hikâyeler yaratırken.
- Meselenin birilerine örnek olmak olmadığını bilir, örnek alınacak deneyimleri önemserler.
Unutmayalım ki; ancak hikâyesi olan liderlerin hikâyeleri dilden dile dolaşır, hissedilir, anlatılır.
Aynı bir efsane gibi.
Yazar: Başak Tecer / Harvard Business Review Türkiye
Önerilen Eğitimler: İkna ve liderlik, ikna mühendisliği, Etkin geribildirim verme ve alma, yönetimde duygusal zeka