
Küçükken sirkleri çok severdim. Bana göre; renkli, heyecan verici, gürültülü ama akıl alıcı yerlerdi. Kendimi ışıkların altında harika bir gösteri yaparken hayal ederdim. Kahramanlarımdan biri de; bu sirkte çalışıyordu. Olağanüstü yüksek ip üzerinde yürüyordu. Onun, tehlikeyle oluşturduğu bu aura ve ve güvenlik derdi olmadan hareket etmesi beni çılgına çeviriyordu.
Bir yaz öğleden sonra, ertesi gün onların şehri terk ediyor olacaklarını öğrendiğimde çok üzüldüm. Onunla konuşmak için yanına gittim, içimden bu sirkte çalışmak geçiyordu.
Ona bu becerisinin sırrını sordum.
“Attığım her adımı sanki hayatımın son adımı gibi atar ve en mükemmeli yapmak için çalışırım. Attığım her adımı dikkatlice planlarım. Hayatımdaki birçok şeyi alışkanlıklarımla yapsam da bu, onlardan biri değildir. Ne giydiğime, ne yediğime, nasıl göründüğüme dikkat ederim. Yapmadan önce her adımımı kafamda görüntülerim; ne göreceğim, ne duyacağım ya da hissedeceğim diye
Bu, benim hoş olmayan sürprizlerle karşılaşmama engel olur. Kendimi aynı zamanda karşımdakinin yerine koyarım: Ya onlar ne görür, ne duyar ne hisseder diye. Ayaklarım yere basamadan önce düşünürüm.
Yukarıda, ipin üzerindeyken, tüm dikkatimi oraya veririm. “
Bu; tam olarak, benim duymayı beklediğim şey değildi.
Onun söylediğini her zaman hatırlarım.
“ Benim hiç dengemi kaybetmediğimi mi sanıyorsun? “ diye sordu.
“Ben , senin dengeni kaybettiğini hiç görmedim” dedim.
“ Yanlışsın” dedi.
“Ben, dengemi her zaman kaybederim. Kontrolüm , kendi belirlediğim ayarlardadır. İpte bir uçtan diğer uca yürürken , dengemi her zaman kaybederim.
Denge, bir palyaçonun sahte burnu değildir. Denge, sağdan sola yürürken sağladığın bir kontrol durumudur. Yürümemi bitirdiğimde, gözümde tekrar canlandırır ve bakarım; acaba bundan öğreneceğim bir şey var mıydı? diye. Sonra da tamamen unuturum.
Kaynak : Introduction of NLP
Joseph O Connor’s & John Seymour
Önerilen Eğitimler: NLP ile kişisel liderlik