
Ben bunu yapamam(mı)?
Yaşadığımız deneyimler, beynimizde sürekli olarak algı filtreleri oluşturuyor. Her deneyim, beyin denilen bilgisayarımıza kaydedilirken üç temel süzgeçten geçiyor.
“Korku, beklenti, tecrübe”
Bu süzgeçler hem bizi yaşamın tehlikelerinden koruyor hem de yeni deneyimleri yaşamamızı engelliyor.
Kaza yaptıktan sonra bir daha araba kullanamamak, acı veren sonuçlar yaşanmış bir ilişkiden sonra yeni bir ilişkiye girememek ya da hayal kırıklığı ile bitmiş bir ortaklık sonrası tek başına çalışmaya karar vermek gibi…
Ve biz, bir daha benzeri bir olayla karşılaştığımızda beynimiz uyarıyor:
“Dikkat! Tehlike var. “
Bizi korumak için programlanmış bu uyarı sistemi de, çoğu zaman yeni deneyimleri yaşamamıza engel oluyor maalesef.
Sanırım, istemediğimiz ve mutsuz olduğumuz halde aynı işte, aynı eşle, aynı ortamda kalmamız da bu yüzden….
Oysa, bilgisayarımıza her gün kullandığımız programlarla ilgili;
“Bu programın bir üst versiyonu çıktı. Şimdi yüklemek ister misiniz? “Mesajına çoğunlukla “evet” yanıtı vermek için çekinmiyoruz.
Bilgisayar programcıları bu üst versiyonları neye göre hazırlıyorlar sizce?
Öncekinde eksik ve hataları gördükleri ve kullanıcı tarafından daha faydalı olması için değil mi?
Ama biz, nedense eski versiyon programlarımızla hayatımızı devam ettiriyor ve ilahi bir güçle hayatımızın değişmesini bekliyoruz.
Oysa,
“Aynı şeyi yapıp, farklı sonuçlar beklemek; deliliktir” demiş.
EINSTEIN
Kendi işimi yapmak üzere Sabah Gazetesi’ndeki sözde güvenli alandan yeni ayrıldığım dönemde eskiden tanıdığım bir arkadaşım beni aradı.
– Hayırlı olsun Başak!
-Teşekkür ederim.
– Eğitmenlik işine girmişsin.
– Evet. Uzun zamandır hayalini kuruyordum biliyorsun.
– Biliyorum da. Ben bu işi denedim. Olmuyor. Bir süre bak. Nasıl olsa dönersin maaşlı işe..
Bazen bana insanlar, birbiriyle sürekli konuşarak virüs gönderen bilgisayarlar gibi geliyor.
Benim programım bu, seninki de bu olmalı. Yoksa çalışmasın!
Yeni bir deneyim için adım attığınızda, insanların beyinleri otomatik olarak kendi deneyimlerine dönüyor ve akıl veriyorlar size.
Oysa, herkes kendi programını yazıyor.
Bilinçaltımıza her gün 4 milyar bit sinyal geliyormuş. Bilinçli beynimiz ise sadece 2000 bit sinyalin farkına varıyormuş. Bir insanın beyninden, günde 60.000 düşünce geçiyormuş.
Düşüncelerimizi, duygularla kodlama eğilimimiz oldukça yüksek. Zira nöronlarımızı besleyen en önemli gıda: DUYGULARIMIZ
Hangi duyguyu beslersek, o konuda oluşmuş olan nörolojik yolumuz daha fazla çalışmaya başlıyor.Bu kaslar için de geçerli.
Neden bazı insanlar çok komik ya da çok kötümser?
Duygular, inanç sistemimizin oluşmasındaki en önemli etken.
“Canımız yandığından bir daha elimizi ateşe sokmuyoruz”
Hatta,
“ Ben, elimi ateşe sokamam. Zira canım yanar” diyecek kadar Aristo mantığıyla çalışan bir beynimiz var.
Şimdi soruyorum size;
Ben bunu yapamam dediğiniz herhangi bir şey için :
Sen mi yapamazsın?
Neyi yapamazsın?
Beceremez misin?
Yoksa yapacağına mı inanmıyorsun?
Yazar: Başak Tecer
Önerilen Eğitimler: özmotivasyon, duygusal zeka, NLP ile kişisel liderlik