Tüm Dünyada Güven Krizi Kapıda!
HARVARD BUSINESS REVIEW /BAŞAK TECER
Küresel bir iletişim firması olan Edelman 28 ülkede 33 binin üzerinde katılımcıyla yaptığı Güven Barometresi isimli araştırmanın 2017 yılı sonuçlarını açıkladı. Güven Endeksi bir ülkenin hükümet, iş, medya ve STK’lara (Sivil Topum Kuruluşları) olan güveninin ortalamasını ifade ediyor. Edelman araştırma sonuçlarına göre her yıl için bir başlık belirliyor. 2001 yılında ilki yapılan araştırmada 2010 yılı üst başlığını “güvenin iş hayatının vazgeçilmezi “olarak belirlemişti. Hatta 2015’te inovasyon için dahi güvenin kritik bir unsur olarak kabul edilmesi gerektiğini savundular. Dünyada yaşanan sosyo-ekonomik eşitsizliğin güven algısıyla ilgili olarak 2016’da tehlike sinyalleri verdiğini işaret eden rapor bu yıl küresel bir güven krizi yaşandığını ortaya koyuyor.
Araştırma temel olarak 4 kurumu sorguluyor: Sivil Toplum Kuruluşları, İş Dünyası, Medya ve Hükümet.
Medya en az güvenilir kurum durumunda. Katılımcıların yüzde 82’si medyaya güvenmiyor. 60 üzeri endeks güvenilir olarak kabul edilirken Türkiye’nin güven endeksi 25. Bu konuda dünya ortalaması ise 43. Hükümetlere olan güvende 14 ülkede büyük bir düşüş göze çarparken Çin Hükümeti’nin 76 endeks puanıyla halkına güven verdiği gözlemleniyor. Ülkemiz halkı ise bu konuda 51 puanla karasızlar içinde yer almış. Aynı kararsızlık STK’lara duyulan güven için de geçerli. İş dünyası ise neredeyse güvensizliğin eşiğinde. Küresel güven endeksi 28 ve Türkiye dahil 28 ülkeden 13’ünde iş dünyasına güven duyulmuyor. Bu ülkeler arasında dikkat çeken ise; ülkemizin güven endeksinin Almanya ile aynı, İngiltere’den ise ancak birkaç puan geride olması. Endonezya Ve Hindistan ise şaşırtıcı şekilde iş dünyasına güven duyulan ülkeler arasında başı çekiyor.
Katılımcılara şirket hakkında CEO’lardan aldıkları bilgiye ne kadar güvendikleri sorulduğunda ise katılımcıların sadece yüzde 37’si güven duyduklarını belirtmişler. CEO’lara duyulan güven tüm zamanların en düşük seviyesinde ve Türkiye 12 puanlık düşüşle en çok güven kaybeden ülkeler arasında.
Sistem korkuları tetikliyor!
Dünyadaki mevcut sistemin başarısızlığı tetiklediğini saptayan raporda: Ülkeler tarafından duyulan korkuların ardında yaşanan nedenler arasında adaletsizlik duygusu, umut yitimi, itimat eksikliği ve değişim hızı ön plana çıkıyor. Bizlere 21. Yüzyılın büyük devrimi şeklinde pazarlanan küreselleşmenin ve ülkeler arası yaşanan göçün ülkeler için bir kâbus haline geldiği de rakamlarla ortaya çıkıyor. Dünya yitirilen sosyal değerlerin ardından en çok küreselleşme, yolsuzluk ve göç almaktan korkuyor.
İş dünyası toplumsal korkuları körükleyen bir rol oynuyor.
Küresel nüfus işini kaybetme korkusu yaşarken iş dünyasının yüzde 50’si küreselleşmenin bizi yanlış yöne doğru götürdüğünü söylüyor. Aynı oranda nüfus, iş dünyası ve endüstrideki değişim hızını çok yüksek buluyor. İş kaybetme korkusunu tetikleyen en önemli faktörler ise; eğitim ve yetenek eksikliği ve yabancı rakipler olarak görülürken her iki kişiden biri de daha ucuza çalışan göçmenlerin bir tehlike oluşturduğuna inanıyor. Ucuz işgücü nedeniyle işlerin daha ucuz pazarlara taşındığını düşünenler de yüzde 55’lik bir orana sahip. Otomasyona geçiş de işsiz kalma korkusunun nedenleri arasında yer alıyor.
İş dünyası hükümetlerin politikalarıyla ilgili ne diyor?
Katılımcıların yarısı hükümetlerin işçi ve işveren politikalarında daha az büyümeye neden olacak olsa dahi daha korumacı bir tavır sergilemesi gerektiğini, serbest ticaret anlaşmalarının işçilerin zararına olduğunu söylüyor. Bu konudaki ortak görüş; “Dünyanın geri kalanını düşüneceğimize kendi ülkemizin çıkarlarına öncelik vermeliyiz” şeklinde…
Sektörel düzenlemeler yapılması gerektiği belirtilen sektörler arasında ilaç sektörü yüzde 82’lik bir oranla başı çekiyor. Bu konuda dikkat çeken başka bir noktada da sağlıksız gıdalara vergi artırımı yapılması gerektiğine dair olan görüş. İş dünyası finansal reformların ekonomik istikrarı artırdığına inanmıyor.
İş dünyası harekete geçmeli!
Tüm bu rakamlara rağmen sisteme güven kaybı yaşayanlar arasında her 3 kişiden biri iş dünyasını en güvenilir kurum olarak görüyor ve iş dünyasından bazı kritik konularda liderlik etmesini bekliyor. Sistem işlemiyorsa şirketlerin daha fazlasını yapmaları gerektiğine inanıyorlar. En yoğun beklenti ise bu konuda şirketlerin
- Çalışanlarına iyi davranması
- En iyi ve kaliteli hizmeti sunması
- Müşterilerine kulak vermesi
- Adil vergi payını ödemesi
- Etik iş görmesi
Rapor toplumun daha dobra ve içten bir iletişim tarzına ihtiyaç duyduğunu, deneyimlerin paylaşımının rakamlara kıyasla çok daha inandırıcı olduğunu vurgularken Eskiden “Halk için yapıyoruz!” mantığıyla yürüyen sistemin artık “Hakla Elele” yürümesi gerektiği mesajıyla sona eriyor.
Bu raporun elime geçtiği günlerde James Davis’in TED X’de Kurumlarda Güven Oluşturma isimli bir konuşmasını seyrettim. 20 yıl boyunca iş birliğini sağlayan en kritik faktörün güven olduğunu tespit ettiklerinde bu konuda yazılıp çizilen pek de bir şey olmadığını fark ediyorlar. Bence Davis, Edelman’ın araştırmasını henüz görmemişti. Bu konuşmada Davis kurumlarda çalışanların birbirine güven duymasında yer alan en önemli üç faktörü şöyle tanımlıyor:
- Uzmanlık, yeterlilik
- Yardımseverlik ve birbirine sahip çıkma
- Bütünlük
Kurumlarda çalışanlar da bir ülkenin bireyleri gibi kendilerini emniyette hissetmek istiyorlar. İster bir ülkeyi yönetsin isterse kurumu insanlar liderlerinin kendilerine karşı ya da kendileri için değil, kendileriyle el ele yürümesini arzuluyorlar. Kurallar ve kanunların korku salan bir yönetim anlayışıyla değil, insanların ortak faydasına ve onların söz sahibi olacağı bir biçimde işlemesine ihtiyaç duyuyorlar. Önyargısız bir zihinle kendilerine yaklaşılmasını ve sözlerinin kesilmemesini bekliyorlar. Kurum ya da ülkelerinde yanlış giden şeyler hakkında dobra dobra konuşabilmek, açık bir şekilde iletişim kurabilmek istiyorlar.
İşte ancak o zaman kendimizi dişlinin çarklarında ezilen bir kurban gibi değil, sahnede başrol oynayan bir insan gibi hissedebiliriz.
İşte ancak o zaman güvenmeye meyilli hale geliriz.
Ve işte ancak o zaman yıprattığımız bu gezegene ve birbirimize sahip çıkmaya başlarız.