Çatışabiliyor musunuz?
Bir eğitmen ve danışman olarak bu yazıma ilham veren şey; kurumlarda sıklıkla fark ettiğim ve sonu bir yere varmayan çatışmaların varlığına dair gözlemlerim. Kısır döngü diye tabir ettiğimiz, negatif duyguların anlamsızca ve enerji yok edecek şekilde yükseldiği iletişim beceriksizliği. Çatışmayı kavga ile karıştıran, anlamlı bir sonuç üretme niyetinden ve amacından son derece uzak güç yarışları. Kurumunuzda bunu yaşamıyor musunuz? Hayır hiç yaşamıyoruz diyorsanız bu yazı, sizler için değil. Ancak içinizden hem de nasıl, olmaz mı dediyseniz bakın size neler anlatacağım.
Öncelikle çatışma kavramının altını çizmekte fayda var. Kurum içi iletişim açısından bakıldığında aslında çatışma; kavga ya da küsme filan değildir. Herhangi bir konuda insanların görüş ayrılığında olması ve bununla birlikte ortaya çıkan durumdur. Bu durumun, kurum açısından negatif veya pozitif anlam ifade etmesi konusundaki bilinç; ortalama bir şirketle, vizyoner bir şirketi ayıran en kritik faktörlerden de biridir bence.
Sahibi konusunda emin olmadığım ama çok sevdiğim bir cümle var: “Herkes aynı fikirdeyse, insanlar düşünmüyor” demektir. Girişimci ve liderlik yönü yüksek kişilerin çatışmadan kaçınmadıkları araştırmalarla ispatlanmıştır. Bu kişiler, mevcut sistemi sorgulayan ve daha iyisinin olması için vizyon geliştiren ve bu vizyonu stratejilere dönüştürebilen kurum içi liderlerdir. Kurum içerisinde verimli bir çatışma ortamı olup olmadığını anlayabilmek için ise; aşağıdaki sorulara evet yanıtının verilebiliyor olması gerekir.
Çatışma, bizi olduğumuz yerden daha verimli, herkes açısından faydalı ve gelişim sağlayacak bir noktaya götürüyor mu? Mesela şirket içinde iş süreçlerini daha verimli ve akılcı bir hale getirmek için öneriler alıyorsunuz. Ya da pazardaki rekabette sizi ileriye taşıyacak yeni ürün ve hizmetleri yaratmak için beyin fırtınası yapıyorsunuz. Hatta, çalışanları ne şekilde yönetirseniz; çalışan bağlılığını arttırmanıza hizmet ederi sorgulamak adına yöneticiler olarak bir araya geliyor ve farklı görüşleri içtenlikle duymak istiyorsunuz.
Çatışma sonrası ortak bir akıl oluşturabiliyor musunuz? Her sesin duyulması, ortak birtakım değer ve inanç sistemleri konusunda el sıkışmanızı sağlıyor mu? Şirketimizde çalışan bağlılığını arttırmak için daha vizyoner ya da koç şapkalı liderler olması gerekiyor gibi bir cümle kurabiliyor musunuz?
Ortak aklı, günlük yaşama ve iş akışlarınıza yansıtabiliyor musunuz? İşin başına geçtiğiniz andan itibaren, çatışmadan elde edilen ortak aklın; nasıl işleyeceği konusunda stratejik planlamalar yapıp, bir söz ve eylem birliği gerçekleştirmekten bahsediyorum. Yoksa çatışmalarınız, Divan edebiyatı şairi Hüsn-i Tahallus’un dediği gibi “baki kalan bu kubbede hoş bir sada” mı oluyor? Kubbe kurum, sada da ses ise; kurumda boşa kurulan cümleler yığını mı oluyor? İçi boş, kimsenin inanmadığı ve sahip çıkmadığı bir bildirge gibi mi kalıyor?
Çatışmalar, kurum içindeki ekolojik dengeyi her şeye rağmen sağlıyor mu? Ekolojik denge; bir kurumda, ilişki yönetimindeki denge ve alınan kararların tüm çalışanlara olumlu etkisi olarak tanımlanabilir. Sözgelimi; süreçlerde yaşanan bir çatışma sonucu elde edilen çıktılar; insanların işini kolaylaştırıyor mu veya ortak akıl sonucu oluşturulan liderlik ve yönetim tarzı; kurumda mutlu çalışanların olmasına hizmet ediyor mu?
Bu tarz felsefeleri sorguladığımız eğitimlerde katılımcılardan sıklıkla “ne diyorsunuz hocam, bizde işler böyle yürümez”i duyduğumda ne anlarım biliyor musunuz?
- Hiyerarşi kültürü insanların susmasına ya da çatışmaların farklı platformlarda iğneleyici şakalar şeklinde gerçekleşmesine sebep olmuştur.
- Kurum içinde insanlar; önce birbirlerine, ama her şeyden önce, liderlerine güven duymamakta ve herkes, kendini ispatlama çabası içerisindedir.
- Çalışanlar, değişim ve gelişim için çaba göstermiş ve farklı fikirlerini ortaya koymaya çalışmış ancak, sonu işten çıkarma ya da kara listeye alınmayla nihayetlenmiştir.
- Şirket içinde adaletsizlik diz boyudur ve ne iş yaptığın ya da ne fikir ürettiğin değil, kimin adamı olduğun önemlidir.
- Çatışma, kavgayla eş anlamlıdır. Ve güç yarışları arasında uçuşan fikirler; bir sabun köpüğünden başka bir şey değildir.
Kurum içinde çatışabilmek için önce, güven duygusu, ardından derin demokrasi anlayışı gerekir. Ve demokrasinin; çoğunluğun görüşü değil, azınlığın sesini duyabilme konusundaki farkındalık.
İşte tam da bu yüzden; çatışabiliyor musunuz kritik bir sorudur.
Kurum içerisinde, sizinle aynı fikirde değilim çünkü diyebilen akıl ve yüreklerin ortaya koyulabildiği bir kültür yaratabilme becerisidir.
Yazar: Başak Tecer / Harvard Business Review Türkiye
Önerilen Eğitimler: İletişim ve ilişki yönetimi, etkin geribildirim verme ve alma, takım çalışması ve motivasyon, seni dinliyorum, ikna mühendisliği, Duygusal zeka, sosyal zeka, Biz bir takımız